Powered By Blogger

5 Aralık 2016 Pazartesi

2'nci Bölüm- Dolar Yükseltmeden Ne yapılabilir di?

 Piyasalara baktığımızda, sadece dolar değil Euro'nunda  yükseldiğini görmekteyiz. Bu piyasa biraz kanser haline gelmiş durumda bence. Tedavisi ilaçla değil, biraz temiz havada bol oksijen ve süreci izleyip görmekle olacak bir hal almış. Piyasalarda birde şu gerçek vardır, Kazanç elde edilen piyasalarda düşüş kaçınılmazdır. Kazanılacak piyasalarda da yükseliş kaçınılmazdır. Paranın hikayesi şu şekilde gelişir. Bir piyasada kazanç elde edilirse, kazanç nakite dönüştürülür. Bu nakit ile yeni limanlara yelken açılır. Mesela yabancı yatırımcı borsadan çıktı, sonucunda borsa düşer. Çıktığı para ile gider dolar alır. Kazanç elde edince belli seviyelerden tekrar dolarını satar. Tekrar güvenli görürlerse Türkiye borsalarında giriş yapar. Zaten %100 bizden vazgeçtiklerini sanmıyorum. Borsanın %60 ının yabancı yatırımcı olduğu aşikar. Bu adamlar Türkiyeden vazgeçmeyeceklerine göre, sadece belli oranlarda satış yaptıktan sonra Türkiye'nin durumunu izleyeceklerdir. Belki Türkiye piyasalarını "nadasa" bırakacaklardır.
 Bunun yanısıra ülkemin yastık altı da Merkez Bankasıdır. Merkez Bankasında da bir sürü dolar var. Eğer 3,50 seviyeleri dolar satışı için iyi seviyeler ise Merkez satsın düşürsün doları. Bizde diyelim ki "vay be bizde de ne para varmış, bi sattık düşürdük doları". Tabi gerçekler bu kadar şakacı değil.    Doların yükselmesinin siyasi bir konu haline getirilmesi de piyasalarıolumsuz tetikleyen bir yaklaşımdır.  Doların artması, borsanın düşmesi gibi hususlar, paranın veya ekonominin doğasında olan şeylerdir. Topluma da bu şekilde anlatılmalıdır. Birilerinin dış mihraklardan bahsetmesi, diğerlerinin felaket tellallığı yapması sadece ülkeye zarar verir. Ancak Türkiyeyi uluslar arası arena da zor durumda bırakacak ekonomik müdahalelerin olduğu da tabiki aşikardır. Ancak bu müdahalelerin 15 Temmuz sonrası değil, hazırlıklarının daha önce bahsettiğim doların 2,76-3 tl aralığında ki süreçte yapıldığı da araştırılmalı, tespit ve mücadele edilmelidir . Belki daha öncesinden planlanmıştır bugünler, bilemeyiz. Bunu daha derinlemesine incelemek lazım. Bu konuyu da ilerde paylaşırız belki.
 Diger bir husus ise dolar ve Euro nun dünya genelinde zaten yükselmesi gerektiği gerçeğidir. Bu, olgunlaşmış bir meyvenin dalından kopması gibi zamanlaması olan bir durum bence. Aslında dünya arenası ile restleşmeden dolar ile mücadelenin ön hazırlığı yapılsaydı dolardaki bu durum biraz daha hafif hatta "teget" geçebilirdi ekonomimizi. Ekonomi Bakanlığı ve Merkez Bankası iyimser tahminleri bırakıp yıl sonu doların Tl karşılığı tahminini birkaç puan arttıracaklarına dogru analiz yapabilir, doların yükseleceğini öngörebilir ( ki bu mümkün,%100 değil ama % 70-80 seviyelerde bu mümkün.)  ve 2,76 seviyelerinde doların yükseleceğini ön görerek elinde bulundurduğu dolarları diğer bir deyişle "yastık altı dolarlarını" kullanarak dış borcunu kapatilir, hatta düşük seviyelerden dolar almak için Tl cinsinden iç borçlanıp, dolar almak suretiyle sonra da bu dolarları dış borcu düşürmek amacıyla ödeme yapmak için kullanabilir, bu sayede bu durumu daha hafif atlatabilirdik.  Daha basit anlatacak olursam, benim dolar borcum varsa ve doların yükseleceğini öngörüyorsam,(Bu ciddi ekonomik veri ve çalışmalarla tespit edilebilir) yakın dostlarımdan (Bu devlet için milletidir) tl borç alırım, o parayla gider dolar alırım. Böylece dolar borcumu azaltırdım belki de tamamını kapatırdım. Bu sayede dostlarıma yani iç piyasaya tl borçlanmış olurdum. Ancak dolar borçlarımdan da kurtulmuş olurdum. Merkez Bankası böyle bir hamle yapsaydı zamanında, bu sayede 2,76 dan 3,50 ye Türkiyenin dış borcu %30 artmamış olurdu en azından. Bu oran dolar artıkça artacak tabiki....İç borçlanmanın yan etkileri olmazmı? Tabiki olur. Enflasyon yükselebilir,  belki küçülebiliriz. Ama dış borç yükseldiği sürece enflasyon düşük olsa ne olmuş. Bazen enflasyonun yükselmesi gerekir. Fazla zorlamamak lazım.....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder