Bu paylaşımımda 1997 yıllından itibaren para kazanmak üzerine yapmış olduğum araştırmalar dahilinde ilgimi çeken "borsa" kavramı ile nasıl tanıştığım üzerinde duracağım.
Tamamen amatör olarak 1997 yıllarında borsada alım ve satımlar yaptım. Bu işe başlarken o zamanların meşhur ekonomi dergisi olan "Ekonomist"i okuyordum. Bilenler hatırlar; İş Bankası üzerinden alım satım yapanlar bankamatik önünde sıraya girer, alım ve satımlarını yönetirlerdi. Daha profesyonel olmak isteyen ve daha büyük alım satım yapanlar ise şehirlerde kurulan menkul değer şirketlerinde televizyon karşısında fiyatları izleyip alım satım yapmaktaydılar. Tabi bu alım satımlar tamamen hissi olarak yada "broker" denen yönlendirme elemanları tarafından belirlenen hisselere yönelik yapılırdı. Aslında yönlendirme elemanı olmayıp, yatırım uzmanı olmaları gerekirdi bu kişilerin. Ama öyle değillerdi. Birilerinin Al dediğini alır, sat dediğini satarlardı.
Bu durum spekülatif hamlelere açıktı. Ve şuan sahip olduğum bilgi ve tecrübelere istinaden, o zamanlar yapılan işlerin ne kadar acemice ve şans eseri olduğunu daha net anlamaktayım. Adına yatırım dediğiniz şey için paranızı tamamen bilmediğiniz ve tanımadığınız birilerinin emrine veriyorsunuz. O kişinin veya derginin yönlendirmesine göre kazanırsanız (ki genelde kaybediliyor) çok şanslısınız, ancak kaybederseniz de zararınızı kabul edecek hiç kimse bulamazsınız, kaybettiğinizle kalırsınız. Yani bir nevi piyango gibi bir durum. Oysa ki "yatırım danışmanları" ve "broker" denen yatırımınızı emanet ettiğiniz kişiler, sizi doğru yönlendirmeli ve yatırımınızı yapmanız için size risk almadan yada az risk alarak yatırım yapmanıza yardımcı olmalıydılar.
Ancak öyle olmadığını acı tecrübelerle anladım.

Takipteyim
YanıtlaSil